Gecenin 4'ünde bu oyuna karşı hislerim yine kabardı biraz, o yüzden ufak bir şeyler karalamak istiyorum.

Outer Wilds'a hiçbir şey bilmeden başladım. Bir süredir gözüm üstündeydi ama bir türlü fırsat bulup oynayamadım. Oyunu açıp oynamaya karar verdiğimde de evimde düzenli bir şekilde internet olduğundan, sosyal medyanın alıp başını gitmeye başladığı dönemden bu yana, oyunlarda hissetmediğim bir duyguyu yaşadım: Bilinmezlik.

Outer Wilds'ı öven her insandan duymuşsunuzdur illaki "Oyuna önden araştırma yapmadan girin" dendiğini. Aynı şeyi tekrar etmek istemezdim ama evet, gerçekten de bir şey bilmeden girmeniz oyundan alacağınız hazzı bir hayli arttırıyor. Ama illa ben bir şeyler bileyim diyorsanız, ufak bir "köy gezegeni"nin ilk solo uzay yolculuğu yapacak astronotusunuz. Geminizi hazırlayıp yolculuğa başlıyorsunuz ve... Maceranız 22 dakikalık bir döngüye giriyor.

Diyeceklerim bu kadar oyunun "ne olduğu" hakkında. Bu döngü ne, nasıl oluyor, neden oluyor... Oynayınca görürsünüz. Ama her seferinde oyuna girdiğinizde o süreçte yaşadığınız şeyler o kadar özel, her seferinde "Bu sefer farklı ne yapabilirim?" düşüncesiyle farklı şeyler keşfetmek ve neredeyse başı ve sonu hariç her oyuncuya apayrı bir tecrübe sunuyor olması Outer Wilds'ı özel kılan şeyler. Bir de bana her şeyin sonu olduğunu kabullendiren teması.

Herkese önerebileceğim bir oyun olmasını çok isterdim Outer Wilds'ın ama keşfetmeye meraklı değilseniz ya da sabırsızsanız pek de önerebileceğim bir oyun değil. Oyunun tadı tüm parçaları kendiniz, yavaş yavaş birleştirmeye başlayınca çıkıyor bence. Yani, benim en sevdiğim oyunlardan biri olmasının sebebi oydu en azından.

Neyse, gidin de Travelers'ı dinleyin bari. Nasıl kapatacağımı bilemedim yazıyı.

Reviewed on Jul 12, 2023


Comments