61 reviews liked by WhiteChapter


Peak fiction. It's still my favourite Persona game after all these years. The endings hits hard...

Oynasanıza

(sırf bu öneriyi görün diye bu tarihte bitirmiş olarak gösterdim)

Kısaca bahsetmem gerekirse; evet iyi yaşlanmış. Oyunu sevdim epey çok başarılı bulmamın yanında. Aldığı övgüleri de anlıyorum o kadar da bayılmamış olsam da. Oynadığım en iyi Zelda oyunu şimdilik.

Dizayn açısından şahane bir oyun. Günümüz oyunlarındaki artık görmeyi özlediğimiz türden kafa yorduran biro yun dizaynı var Dungeon'larda ve genel haritasında. Çok kriptik sayılmaz, hatta NES oyunlarına göre basit de gayet "Ne yapmam gerekiyor" konusunda.

Eğer gözünüzden kaçan bir şey olmazsa ne yapacağınıza dair çok da çaresiz kalmıyorsunuz. Oyunun dizayn anlayışına alıştıkça düz akıyorsunuz hatta artık. Bende öyle oldu en azından. Bazı dungeon'larda biraz takıldım ne yapmam gerekiyor diye ama çaresiz kalmadım hiç.

Az biraz kafa yorunca ne yapman gerektiğini anlayabiliyorsun. Ama eğer gözden bir şey kaçırırsan o dungeon'lar sana kabir azabı olabiliyor. Hatta oyunun genel dünyası da. Bu olaya sadece bir kere düştüm ve o da 2 günümü yedi. Neyse ki başıma sadece bir kere geldi.

Ama açıkçası en büyük falsosu o takıldığım yer oldu çünkü oyun hiçbir ipucu vermiyordu takıldığım yerde. Bir dungeon'a girebilmem için bir büyü lazımdı ama ne oyun büyü lazım olduğunu söylüyor ne de nerede olduğunu. Büyüyü söylememesi dert değil, ortama bakınca anlıyorsun çünkü.

Ama büyüyü nerede bulabileceğin konusunda hiçbir ipucu verilmemesi büyük dert çünkü oyunun genel dünyası büyük sayılıyor böyle spesifik bir şeyi aramak için. Her yeri aradım, her türlü yan görevi de yaptım ama bulamadım. Arkadaşlar da beni uyarıyordu "Guide bak" diye.

Çünkü bu takıldığım yerde neredeyse herkes guide bakıyormuş zaten. Bulanlar ise şansa buluyormuş. Oyunun en sakıncalı yeri direkt ama ben gereksiz inadımla "Yok ben bakmam" deyip 2 günümü mahvettim bulacağım diye. Muhakkak bulabileceğim yerde ilişkili bir ipucu vardır dedim.

Büyü ile mekân uyumu falan oradan çözerim dedim ama yok. 2 gün sonra şansa bala buldum cidden ve bulduğumda da "SONUNDA" diye çığlık atarak sevinmiş olsam da; keşke guide baksaydım dedirtti. Çünkü kendimi bir şey başarmış gibi hissetmedim, denk geldim ve buldum cidden.

Yani bu kısım için kesinlikle guide öneriyorum yoksa vakit kaybı, guide dergisi sattırmak için yenilmiş bir nane bu resmen. Bu kısım dışında oyun baya takip edilebilir. Oyun yeterince ipucu veriyor sana ve çözmesi sana bile kalmıyor bazen. Gün gibi ortada oluyor bazen çünkü.

Oyunu oradan buradan her yerden övebilirim ama zaten yıllardır göklere çıkartılarak haklı olarak övülen oyun. Ben daha çok şu sorunlardan bahsedenleri görmediğim için şunları yazmak istiyorum eksi olarak;

Boss savaşlarını zayıf buldum. Hatta böylesi büyük bir oyun için kötü. Fazla basit boss bunlar. Hem pattern olarak, hem de zorluk olarak. Boss'ları çözmek çok kolay ve çözdüğünde de zaten hiçbir challenge'ları kalmıyor. Hiçbiri zorlamıyor açıkçası ve hatta hemen hemen çözdüğün için boss'lar sıkıcı direkt. Şundan dolayı;

Boss'ları çözmüş olsan da onlara hasar vermek için genelde doğru anı beklemen gerekiyor. İşte challenge tarafı zayıf kalınca doğru an gelene kadar hasar yememeliyim korkusu da yok. Kolay kaçıyorsun çünkü. "Hadi artık gardını düşür de vurayım" diye beklerken sıkılıyordum hep.

Boss'lar dışında oyunun bir de ödül sistemi çok kötü genel olarak. Oyunda gizli saklı çok şey var. Keşfederek bulduğun ve canını riske atarak ortaya çıkardığın şeyler de. Ve bunların ödülleri genelde para oluyor sadece. Bunda sorun ne derseniz şöyle anlatayım;

Öncelikle oyunda para sınırı var. Başta sadece 99 paranız olabiliyor. Bunu arttırabiliyorsunuz maksimum 500'e kadar ama şöyle bir durum var; paranız maksimum değerdeyken para ödüllü bir chest açarsanız eğer o para ödülü güme gidiyor. Çünkü maksimum değeri aşamıyorsunuz.

Hangi chest'lerden para çıkacağı da belli olmuyor ayrıca. Yani emekleriniz boşa gidiyor genelde çünkü paranız çoğunlukla maksimum değerde oluyor. Çünkü bir şey satın almak isteyene kadar yaşadığınız maceralar uzun sürüyor, çoktan para max'lanmış oluyor.

Bir de işin üzücü yanı parayla alabileceğiniz adam akıllı hiçbir şey yok neredeyse. Shop'lardan alabileceğiniz her şeyi ot keserek bulabiliyorsunuz ve bu hiç de uzun sürmüyor. Shop'lardan bir şey satın almam gerekmedi çoğunlukla. Parayla yapılabilecek başka şeyler de olsa da.

Başka şeylere harcayabiliyor olsanız da bu bir şeyi değiştirmiyor çünkü pahalı değiller. Kısa sürede max'lıyorsunuz parayı ve dungeon'larda ya da oyunun dünyasında keşfettiğiniz şeylerin %60'ı boşa gidiyor haliyle. Ya para sınırı olmayıp shop'ları da kullanışlı yapacaklardı ya da ödülleri daha farklı yapacaklardı. Zamanın ve emeğinin boşa harcanması ile sonuçlanıyor sadece. Tabii şimdi sadece eksilerden bahsedince oyundan memnuniyetsiz ve pek sevimsiz bir şekilde ayrılmışım gibi hava verdi bu yazılanların toplamı ama öyle değil tabii.

Dediğim gibi; çok sevdim Ocarina of Time'ı. Çok da başarılı buldum herkes gibi. 1998 yılında ve N64 gibi bir konsolda böylesine bir oyun yapabilmiş olmalarını geçtim; günümüz oyun dizayn ve mekanik kökenlerinin pek çoğu bu oyunda. Bir mimarlık harikası bu oyun.

Super Mario Odyssey is a masterpiece, level designs are perfect, when you make a mistake you realize that it is your fault but some levels hurt the game because their pacing isn't well enough.

The bosses are diverse but you fight with some bosses multiple times and it's annoying because at that point you already proved the game that you can beat these bosses. Every game has a flaw and pacing and repetitive bosses are the flaws of this game but i loved it nonetheless.

Moral of the story: do not become a streamer

Yıllar sonra ilk defa bir oyunda göz yaşları döktüm. Şahane boss'lar, harika savaş sistemi, sevilesi karakterler ve maceraları, güzel yaratılmış bir dünya, iyi işlenmiş politik eleştiriler(beklemiyordum hiç), gereksiz açık dünya olmayışı ve kompakt bir dizayn ile akıcı bir pacing ile akması ve yer yer geniş alanlar da sunması.

Oynadığım en iyi Final Fantasy oyunu değil sadece, oynadığım en iyi oyunlardan biri ayrıca. Son boss belki biraz daha farklı bir şekilde olabilirdi ama buna da okeyim. Tetris bulmacası dışında da bulmacaları sevdim, fena değillerdi. Pratik değillerdi sadece ama olsun, çok sık puzzle olmuyordu zaten ve bir JRPG'de kafa çalıştıran puzzle'lar olması takdir edilesi.

Bayıldım kısacası her yönü ile. X-2'yi oynayıp bu güzel maceraya koyulmuş güzelim noktayı mahvetmek de istemiyorum. Bir başyapıt benim için.

kendim yaptım diye demiyorum ama varolan en iyi şey

stupid reddit humor game with boring gameplay i honestly cant understand how can someone call this shit a masterpiece when yakuza 2 literally exists

serkan abimle 2 dk oynadık abi dedim howard the duck açalım dedim gittik açtık sonra sadece etrafta gezip sağı sola kırdım hiç sıkılmadan 10/howard the duck yakuza 0 dan daha eğlenceli