Şiddet dozu yüksek, aksiyonu bol, basit ama işlevsel bir oynayış sunuyor the punisher. oldschool tps arıyorsanız kesinlikle kaçırmayın. günümüz için eskiyen mekanikleri, yer yer hantallaşan kontrolleri ve ps2 deki optimizasyon sorunları oyunun en büyük eksikleri. genel olarak çök düz bir oyun punisher, dar koridor çatışmaları bölümlerin temel dizaynını oluşturuyor. Yılına göre gayet oynanabilir ve keyifli mekaniklere sahip. günümüz içinse oynayıp oynamamak size kalmış.

100 saat daha oynadıktan sonra bir şeyler yazacağım

Dönemi için oldukça yenilikçi, hem göze hem de oynayışa hitap eden bir oyun soldier of fortune. Eski sevici olduğum için değil hala oynanılabilirliği olduğu için baya sevdim açıkçası. Yer yer monotonlaşıyor mu acaba diye düşündürürken bölüm tasarımındaki değişimler sıkıcılaşmasını önlüyor. Silah çeşitliliği oldukça dengeli ve silahların hissiyatı tatmin edici. bulmaca kıvamında dikkat gerektiren minik etkileşimler var ama onları da çözmek maksimum 5-10 saniye alıyor. ortalama bir hızda oynandığında maksimum 4 saat sürecek bir eğlence vadediyor. zaten düz ilerleyişi için fazla fazla tatmin edici bir oynayış süresine sahip. Çok kaba tabirle internet kafede kalan son 5 dakikayı değerlendirme oyunu diyebilirim.
Grafikleri return the castle wolfenstein'a yakın düzeyde, mohaa'un bir kaç tık gerisinde. parçalanma efektleri göz alışıncaya kadar güzel. sesler baya dengesiz. silahların ateş etme efektlerinin ses yüksekliği bazen patlayabiliyor bazen de çok gürültülü ortamlarda sesler bloke olabiliyor. bölüm dizaynı bir koridor shooter için oldukça yeterli, kafa karıştıran bir iki an dışında kaybolmuş gibi hissetmedim kaldı ki oyunda hangi yönde olduğumuzu ve ne yöne gittiğimizi belirten bir ibare olmamasına rağmen zorlanmadım. kısacası soldier of fortune yapmak istediği her şeyi layığıyla yapıyor. bu yanı düşünüldüğünde dönemi için eksiksiz, 4.5 yıldızı fazlasıyla hak eden bir oyun. Oyun yapımcılarının sağdan soldan para tırtıklamaya çalıştığı şu günlerde her yer pay to win ve in a purchase ile dolmuşken, bir oyunun açılması en az 10-15 saat sürerken, sırf dolu gözüksün diye gereksiz yan görevlerle oyunlar mahvedilirken, üzülerek söylemeliyim ki böylesi bir daha gelmeyecek.

2010

Bu oyunun asıl önemini ve değerini anlamak için 2010 yılına gitmek gerekiyor. Bağımsız oyunların yeni yeni hayatımıza girdiği, herşeyin çok taze olduğu yıllara. Limbo'nun çıktığı dönemi çok net hatırlıyorum, bağımsız oyunlar festivalinde (igf) ilk gösterildiğinde aklımız çıkmıştı. Limbo'ya benzeyen bir sanat yaklaşımı görmemiştik. Şimdi suyu sıkılmış olsa da "indie" dediğimiz olay o yıllarda bambaşkaydı. her sene festivali heyecanla bekliyorduk "acaba bu sene bizi festivalde neler bekliyor? Acaba genç yapımcılar bizi nasıl şaşırtacak?" diyerek. Limbo da o güzel zamanların zirve noktasında yer alan modern bir klasiktir.

hiç silah kullanmadan oynayıp bitirince bambaşka bir şeye dönüşüyor

2003

Çok fazla sorunun var biliyorum, ama sanat yaklaşımını seviyorum, aksiyonunu seviyorum, temponu seviyorum, basit ve eski usül, sorunlu ama keyifli oynayışını da seviyorum. Ortalama oyun cazibesinin güzel örneğidir bu yapım.

En kötü dediğim oyundan bile daha kötü bir oyun. Tamamen bir bok festivali. Yarım puan bile fazla bu oyuna.

Vakit kaybı. Hiç oynamasan bile bu evrende, paralel evrenlerde, sonsuz varoluşta bir titreşimlik bir değişiklik bile olmaz. Varoluş için o kadar önemsiz bir oyun bu.

Yıllar sonra tekrar oynadım ama bitirmeye katlanamadım. Berbat kontrolleri, insanın aklından bir türlü çıkmayan berbat müziğiyle çocukluğumun berbat efsanelerinden biri.

Derdimi uzun uzun anlatmaya üşeniyorum. AVGN tüm duygularımı uzun uzun anlatmış. Merak eden açsın izlesin

Kaç kere bitirdiğimi hatırlamıyorum. Famicomdaki favori oyunlarımdan biri. Bölümler tek düze olsa da oynanabilir her karakterin farklı uzmanlıklarının olması hoş bir detay. Bölümler özenle hazırlanmış, hele de arkaplanlar çok hoş görünüyor. Ara sahneler keyifli. İçinde bulunduğu platform için bu kadar detaylı ara sahneleri sadece ninja gaiden'de görmüştüm onda da iki üç paneldi maksimum. Bunda ise dijital roman hazırlar gibi hazırlanmış. Diyaloglar aşırı sığ olsa da hemen bölüm bitse de ara sahne izlesem diyordum. Görsel yaklaşımıyla famicom'un unutulan efsanelerinden.

Bir karakteri yöneterek puzzlelar çözdüğümüz keyifli bir oyun. Nes kütüphanesinde benzeri pek yok. Yapmak istediğini güzel yapan oldukça pasifist ve aile dostu.

Bok gibi oyundur. Çocukken de sevmezdim. Tek yenilikçi yanı envanter sistemi ve etkileşimli nesne kullanımı olabilir. Tabi nasıl kullanacağını öğrenmek oyunun tamamından daha zor.

Retro fütüristik konsepte sahip bir top-down contra alternatifi. Oynadığım dönemlerde baya sevmiştim ama son bölüme kadar gelip adaletsiz zorluğundan dolayı bir türlü bitirememiştim. Co-op'u zevklidir. Sıcak yaz aylarının huzurlu gece serinliği hissiyatı veren, kuzen, abi, ablayla takılmalık oyunlardan biri olmuştur benim için.