2.oyundan her açıdan daha iyi başlayan bu oyun, sonradan ilk oyunla aynı puanı vermeme sebep olacak kadar sorunlara sahip olmasaydı müthiş bir oyun olacaktı muhtemelen. Canı sağ olsun, güzeldi yine.

Sevemiyorum bu 2D Scroller Mario oyunlarını. Momentuma dayalı platformer sevmiyorum hiç.

I played Nocturne and Digital Devil Saga games. And i played all Persona games(Except Eternal Punishment). I like this series and i was curios for first game. I was expecting a boring game. Or rather, I was expecting a slow-paced and very outdated game. But surprisingly the game is still fun. Because the battles are very fast, unless you are in the open world, the battle screen does not enter at the moment of encounter with the loading screen. You fight directly and it ends very quickly. There are many factors that make the game practical, and I know that the Playstation 1 version also contributes to this, so I am giving my score based on this version (I also played it a little on SNES).

40 saatlik Save gitti, daha da geri dönmem oynamak için. Ve evet baya üzüllüyorum 40 saat ilerleyip bitiremediğim için. Completion gidiyordum bir de, bütün demon'ları toplamaya çalışıyordum. Buna kasmasam bitmişti belki de.

40 saat oynadığım için elbet az biraz bir şey diyebilirim. Oyunun ilk 15-20 saati falan benim için illet derecede sıkıcı bir oyundu. Dungeon'lar yok ve overworld üzerinde dolanırken bir sürü düşman musallat oluyor sana. Sürekli aynı haritanın aynı kısımlarında dolana dolana grind yaptırmaya iten itici bir dizaynı var oyunun. Adım adım ilerliyorsun oyunun haritalarında cidden. Fazladan birkaç bölge ileri gidersen direkt overlevel düşmanlar ebene atlıyor.

Lakin 20 saat sonra oyunun bana verdiği avantaj nimetlerinden daha dikkatli ve yavaş yavaş faydalanmaya başladığım oyun daha çekilir olmaya başladı. Her ne kadar ilk saatlerde çok sıkılmış olsam da; oyun temelde iyiydi. Sonuçta yıllarca sürdürdüğü sağlam bir savaş sistemini temel alan oyun. Üstüne Unreal Engine 4'ü gayet güzel kullandıklarını düşünüyorum. Her ne kadar oyun kasıyor olsa da Switch'de.

Önceki Shin Megami Tensei oyunlarına göre iç açıcı yenilikler de var. Kağıt üstünde güzeller ama çoğu pratikte dökülüyor. Dökülüyor olsa da bu oyuna bir kalite standardı sağlıyor. Yani her ne kadar illet etsem de; oyun temelde sağlam. Tek sorunu oyunun illet derecesinde sabır isteyen ve sürekli tekrara düşürmesine sebep olan grind dizaynı.

Ki yeni gelen sürüm ile de zaten anlaşılıyor ki, bu oyun ekibin kafada tasarladığı oyunun yarısı falan anca ediyor. Early access gibi oyun, neden bu kadar inanılmaz derecede sıkıcı hatalar yaptıklarını anlayabiliyorum.

20 saat sonra oyunu kavrayıp daha yavaştan oynayınca oyun keyifli oldu desem de; oyunun pacing sorunu yine boy gösteriyordu. Oyun temelde hem sağlam hem de sorunlu. İlginç bir örnek bu konuda. Ama genel olarak oynadığım yere kadar sevdim ama keşke sonunu getirebilseydim. 2-3 sene sonra Vengance sürümü ile tekrar oynarım anca.

Daha kapsamlı bir yazı yazmak isterdim ama oyunu bitirmedim. Ama bence oyunun en büyük artısı ne savaş sistemi ne de yeni görselliği. Müzikler şahane, yani öylesine şahane yazmadım, harbiden bu övgü kelimesini hak edecek kadar şahane müziklere sahip oyun. 2 senedir falan bazı müziklerini hâlâ dinliyorum. En sevdiğim oyun albümleri diye liste yapsam net sokarım bu oyunu listeye.

Orijinal oyunun sahip olduğu bir takım eksiklikleri kapatan bir orijinaline sadık yenileme oyunu. Party kontrolü ve savaş mekaniklerinin günümüze güncellenmesi gibi şeyler sayesinde orijinalindeki eksiklikler giderilmiş. Orijinal ve FES'de party kontrolü olmaması ve savaş mekaniklerinin seriye oranla epey yüzeysel kaçması günümüz için bir sorundu. Portable her ne kadar party kontrolü sağlasa da; sunumdan büyük bir downgrade yemiş oyundu.

Reload bunları gideriyor işte, orijinal deneyimi yaşayabilmeniz için en sağlıklı deneyimi sunuyor yeni oyunculara. Ve cidden oyunda değişen bir olay örgüsü falan hiçbir şey de yok, her şey aynı hikâyede diyaloglara kadar. Bazı eklemeler var tabii ama var olan sahneler ve diyaloglar aynı.

Remake projesi olarak bakamıyorum o yüzden bu oyuna, bakacaksak illa; orijinaline sadık bir remake derim. Reimagine değil. Belki bunu orijinal oyunu sadece sağlıklı bir şekilde deneyimleyebilsinler diye yaptılar ya da tembellikten. Emin değilim ama bu umurumda değil açıkçası çünkü reimagine olmaması bir hayal kırıklığı olmadı bende.

Orijinal oyun favori oyunlarımdan biri ve bu sürüm de, orijinalin en sağlıklı sürümü bence. Ona rağmen niye bir yıldız eksik verdim derseniz eğer;

Benim Persona oyunlarına bayılma sebeplerimden biri, 3.oyundan itibaren her oyunu ile çıktığı zamana JRPG sistemi olarak marjinalliği ile meydan okuyup bu sistemini sürekli geliştirip evrimleşmesi idi. 5 dahil 5'e kadar da bu sürdü hep. Royal da dahil hatta.

Reload öyle bir oyun değil. Her ne kadar orijinal oyunun bazı eksiklerini kapatıyor ve bazı artılarını daha da artıya çeviriyor olsa da; 4 ve 5'e kıyasla hâlâ yüzeysel bir Persona sistemi bu. 4 ve 5'ten sonra 3.oyunun prototip gibi duran sistemi Reload'da da aynı şekilde boy gösteriyor 2024'te. Kötü değil, hatta seriye yeni girişecekler için baya ideal, çünkü Persona'nın JRPG sistemi kendine has bir yapıda ve o yapıya girmek için on numara bir giriş oyunu bu. Ki zaten bu oyun ile seriye yeni başlayanlar da çok oldu, yani işe yaramış.

Ama bu unsuru bir kenara koyup, Persona 3 ile başlayan bu sistemin Persona 5 Royal'de süper bir şekilde evrim geçirmesinden sonra Reload ile orijinaldeki basitliğe geri dönünce ister istemez downgrade gibi hissettiriyor tabii. Ben yani memnunum Reload'dan, 3.oyunu özlemiştim zaten ve yeniden oynamak istiyordum. Reload 3.oyunun yaşlanmış ve eksik taraflarından bazılarını gidererek de bana bunu rahatça sağladı.

Ama ne yazık ki bazı eksileri de öylece duruyor. Ve durmasına gerek de yokmuş hiç. Tartarus orijinal oyuna göre kesinlikle daha çekilir bir dungeon olmuş evet, orijinal oyundaki o kanserliği ve sıkıclığı gitmiş ama yeterli değil yine. Hâlâ 2024 standartları için yetersiz ve her ne kadar orijinaline göre pek çok yenilik barındırsa kendini tekrar ediyor bu dungeon.

Oyunun ara sahneleri birebir aynı ve bu kadar aynı olmasına gerek yokmuş. Mesela gereksiz derecede sprite destekli sahne var. Orijinal oyundaki bazı anime çizimli sahneler oyun içi motor ile yapılmış mesela ve ben gayet sevdim bu sahneleri. Sinematografik sunumlu sahne ile anlatılan olayları görünce hikâye daha tatlı geldi bana çünkü onlarca saat sprite destekli sahne gördükten sonra ferahlatıyordu beni o sinematografik sunum.

Orijinal oyunda anlıyorum ama artık bu kadar az sahneye sahip ve çoğunlukla sprite sunuma dayandırılan sahneler bence hikâyeyi olduğundan daha etkisiz, sıkıcı ve ilgi çekmeyen şekilde sunuyor. Sprite sunumlar gayet güzel onda sorun yok, 5.oyundaki o sunuma sahip oyun. Ama işte ara sahnelerin azlığı haddinden fazla. Mesela oyunun son sahnesi orijinalde sprite sunuma dayalı idi. Ama Reload ile o sahne sinematografik şekilde sunulmuş, hani istediklerinde yapılabiliyormuş. Bu sahne sunumundaki yenilenme keşke sadece son sahne ile kısıtlı olmasaydı. Üzgünüm ama ben artık bu sprite sunumları sevmiyorum, sinematografik anlatım ile yapılan anlatımlar kesinlikle daha zevkli geliyor bana. Ha tabii her diyalog ve her an sinematografi ile sunulacak diye bir şey yok. 80-100 saatlik bir oyunun diyaloğunda bu olamaz da zaten. Şikayetçi olduğum şey; aşırı nadir olmaları.

Oyunun bir eksisi de oyunun aşırı kolay oluşu. Normalde oynamaya başladıktan 4-5 saat sonra direkt zora çektim oyunu. Ama kâr etmedi. Teuriji mekanikleri ile oyun özellikle 3-4 kat daha kolaylaştı. Dungeon boss'larına tek attığım bile oldu. Yani orijinal oyunda ne kadar zorlandığımı düşünüyorum da; bu kolaylık benim için açımdan kesinlikle eksi. Orijinali gibi birebir zorlasın demiyorum tabii o şart değil. Ki orijinal yeri geldiğinde hadsiz derecede acımasız olabiliyordu da. Ama bu kadar kolay olmasına yeğlerdim yine.

Ve son boss... Galiba en büyük hayal kırıklığım bu oldu. Orijinal Persona 3'teki son boss serideki en etkilendiğim son boss idi ama bu oyunda ise en etkisiz son boss olmayı başardı benim için seride. Çünkü aşırı kolay. Teuriji'ler ile anında eridi son boss. Oyunun en büyük eksisi zaten savaş mekaniklerine getirdiği yenilikleri hesaba pek iyi katamamış olması. Savaş sistemine gelen yeni şeyler bizi çok güçlü kılıyor ama düşmanlar aynı şekilde zorluyor yine. Yani bu yeni güçler sayesinde hiç zorlayamıyor. Son boss'dan daha çok zorlandığım boss'lar olmuştu oyun içinde. Ki orijinal oyunda son boss aşırı zorlamıştı beni. Tamam bunda biraz overlevel oldum ama yine de fazla hızlı tükettim can barını.

Bahsedebileceğim başka şeyler de var aslında ama bahsedesim yok sanırım şimdilik. Seslendirmeler iyi işte, Japonca oynadım ben. Orijinalini İngilizce oynamıştım ve başka şansım da yoktu zaten ama aramıyordum da Japoncasını o vakit. Her ne kadar orijinal oyunun İngilizce dublajı kötü olsa da; o seslere alışmıştım ben. Reload ile kadronun değiştiğini görünce native dilinden yürürüm dedim. Hem animesinden de aşinaydım native dildeki seslere.

Kısacası Persona 3 Reload seriye giriş için çok ideal bir oyun. Ve Persona 3'ü deneyim edebilmek için de en sağlıklı sürüm bu. Ama şayet zaten 3-4-5'i oynadıysanız bu oyunda "Bir sonraki Persona oyununda ne yapacaklar" büyüklüğünü bulmayı beklemeyin. Ya da sadece 4-5'i oynadıysanız; bu oyunun 4-5'e göre prototip kalan bir yüzeyselliğe sahip bir JRPG olduğuna dikkat çekerim.

8.5/10

holi şit çok eğlenceli oyun bu

Yapamadım beyler, olmadı. Güzel de başlamıştı ama yok; 15 saatten fazla bir süreyi hak etmeyecek kadar çeşitli ve derinlikte bir oyun sadece ama 50 saat olacak ve ırzına tükürdüğümün oyunu bitmiyor. Hadi uzunluğa sıkılarak katlanabilirim de; oyun ilerlemiyor. Plot çok oyalanıyor sürekli boş yere, hadi onu da geçtim; dungeon'lar çok kanser. Random encounter sıklıkları yüzünden nereye gideceğimi sürekli unuttuğumdan boş yere dolanmakla geçti en takıldığım dungeon'da. Ve o kadar ilerleme kaydederken oyun takıldı, son save'e dönmek zorunda kaldım oyunu yeniden başladım. Bu da saatlerce progress kaybı olunca "Agam ben iptalim yeter" oldum. Çünkü 1-2 kere gelmedi bu başıma sadece, aynı dungeon'da 3.kere oyun takıldı ve son save'e dönmek zorunda kalınca yine; bana geldiler.

Çok istedim bu oyunu bitirmek ve çok olmasa da istedim bu oyunu sevmek. Sevebilirdim de, eğer bitirebilseydim şu dungeon'larda takılmadan; "Oyun 15 saat sonra sıkıcı ama yine genel olarak fena oyun değil, daha iyi olabilirmiş ama canı sağ olsun, markanın ilk oyunu sonuçta" der geçerdim ve 3.5'i yapıştırırdım, iyi yönleri de var çünkü.

Ama şu anlık benden uzak olmasını istiyorum. Bir gün geri döneceğim çünkü yarım bırakmayı sevmem. Ama o gün bugün değil, ne zaman özlersem o vakit dönerim. Şimdilik akıl sağlığımı korumak için oyundan uzak kalmam gerekiyor.

Oynasanıza

(sırf bu öneriyi görün diye bu tarihte bitirmiş olarak gösterdim)

Kısaca bahsetmem gerekirse; evet iyi yaşlanmış. Oyunu sevdim epey çok başarılı bulmamın yanında. Aldığı övgüleri de anlıyorum o kadar da bayılmamış olsam da. Oynadığım en iyi Zelda oyunu şimdilik.

Dizayn açısından şahane bir oyun. Günümüz oyunlarındaki artık görmeyi özlediğimiz türden kafa yorduran biro yun dizaynı var Dungeon'larda ve genel haritasında. Çok kriptik sayılmaz, hatta NES oyunlarına göre basit de gayet "Ne yapmam gerekiyor" konusunda.

Eğer gözünüzden kaçan bir şey olmazsa ne yapacağınıza dair çok da çaresiz kalmıyorsunuz. Oyunun dizayn anlayışına alıştıkça düz akıyorsunuz hatta artık. Bende öyle oldu en azından. Bazı dungeon'larda biraz takıldım ne yapmam gerekiyor diye ama çaresiz kalmadım hiç.

Az biraz kafa yorunca ne yapman gerektiğini anlayabiliyorsun. Ama eğer gözden bir şey kaçırırsan o dungeon'lar sana kabir azabı olabiliyor. Hatta oyunun genel dünyası da. Bu olaya sadece bir kere düştüm ve o da 2 günümü yedi. Neyse ki başıma sadece bir kere geldi.

Ama açıkçası en büyük falsosu o takıldığım yer oldu çünkü oyun hiçbir ipucu vermiyordu takıldığım yerde. Bir dungeon'a girebilmem için bir büyü lazımdı ama ne oyun büyü lazım olduğunu söylüyor ne de nerede olduğunu. Büyüyü söylememesi dert değil, ortama bakınca anlıyorsun çünkü.

Ama büyüyü nerede bulabileceğin konusunda hiçbir ipucu verilmemesi büyük dert çünkü oyunun genel dünyası büyük sayılıyor böyle spesifik bir şeyi aramak için. Her yeri aradım, her türlü yan görevi de yaptım ama bulamadım. Arkadaşlar da beni uyarıyordu "Guide bak" diye.

Çünkü bu takıldığım yerde neredeyse herkes guide bakıyormuş zaten. Bulanlar ise şansa buluyormuş. Oyunun en sakıncalı yeri direkt ama ben gereksiz inadımla "Yok ben bakmam" deyip 2 günümü mahvettim bulacağım diye. Muhakkak bulabileceğim yerde ilişkili bir ipucu vardır dedim.

Büyü ile mekân uyumu falan oradan çözerim dedim ama yok. 2 gün sonra şansa bala buldum cidden ve bulduğumda da "SONUNDA" diye çığlık atarak sevinmiş olsam da; keşke guide baksaydım dedirtti. Çünkü kendimi bir şey başarmış gibi hissetmedim, denk geldim ve buldum cidden.

Yani bu kısım için kesinlikle guide öneriyorum yoksa vakit kaybı, guide dergisi sattırmak için yenilmiş bir nane bu resmen. Bu kısım dışında oyun baya takip edilebilir. Oyun yeterince ipucu veriyor sana ve çözmesi sana bile kalmıyor bazen. Gün gibi ortada oluyor bazen çünkü.

Oyunu oradan buradan her yerden övebilirim ama zaten yıllardır göklere çıkartılarak haklı olarak övülen oyun. Ben daha çok şu sorunlardan bahsedenleri görmediğim için şunları yazmak istiyorum eksi olarak;

Boss savaşlarını zayıf buldum. Hatta böylesi büyük bir oyun için kötü. Fazla basit boss bunlar. Hem pattern olarak, hem de zorluk olarak. Boss'ları çözmek çok kolay ve çözdüğünde de zaten hiçbir challenge'ları kalmıyor. Hiçbiri zorlamıyor açıkçası ve hatta hemen hemen çözdüğün için boss'lar sıkıcı direkt. Şundan dolayı;

Boss'ları çözmüş olsan da onlara hasar vermek için genelde doğru anı beklemen gerekiyor. İşte challenge tarafı zayıf kalınca doğru an gelene kadar hasar yememeliyim korkusu da yok. Kolay kaçıyorsun çünkü. "Hadi artık gardını düşür de vurayım" diye beklerken sıkılıyordum hep.

Boss'lar dışında oyunun bir de ödül sistemi çok kötü genel olarak. Oyunda gizli saklı çok şey var. Keşfederek bulduğun ve canını riske atarak ortaya çıkardığın şeyler de. Ve bunların ödülleri genelde para oluyor sadece. Bunda sorun ne derseniz şöyle anlatayım;

Öncelikle oyunda para sınırı var. Başta sadece 99 paranız olabiliyor. Bunu arttırabiliyorsunuz maksimum 500'e kadar ama şöyle bir durum var; paranız maksimum değerdeyken para ödüllü bir chest açarsanız eğer o para ödülü güme gidiyor. Çünkü maksimum değeri aşamıyorsunuz.

Hangi chest'lerden para çıkacağı da belli olmuyor ayrıca. Yani emekleriniz boşa gidiyor genelde çünkü paranız çoğunlukla maksimum değerde oluyor. Çünkü bir şey satın almak isteyene kadar yaşadığınız maceralar uzun sürüyor, çoktan para max'lanmış oluyor.

Bir de işin üzücü yanı parayla alabileceğiniz adam akıllı hiçbir şey yok neredeyse. Shop'lardan alabileceğiniz her şeyi ot keserek bulabiliyorsunuz ve bu hiç de uzun sürmüyor. Shop'lardan bir şey satın almam gerekmedi çoğunlukla. Parayla yapılabilecek başka şeyler de olsa da.

Başka şeylere harcayabiliyor olsanız da bu bir şeyi değiştirmiyor çünkü pahalı değiller. Kısa sürede max'lıyorsunuz parayı ve dungeon'larda ya da oyunun dünyasında keşfettiğiniz şeylerin %60'ı boşa gidiyor haliyle. Ya para sınırı olmayıp shop'ları da kullanışlı yapacaklardı ya da ödülleri daha farklı yapacaklardı. Zamanın ve emeğinin boşa harcanması ile sonuçlanıyor sadece. Tabii şimdi sadece eksilerden bahsedince oyundan memnuniyetsiz ve pek sevimsiz bir şekilde ayrılmışım gibi hava verdi bu yazılanların toplamı ama öyle değil tabii.

Dediğim gibi; çok sevdim Ocarina of Time'ı. Çok da başarılı buldum herkes gibi. 1998 yılında ve N64 gibi bir konsolda böylesine bir oyun yapabilmiş olmalarını geçtim; günümüz oyun dizayn ve mekanik kökenlerinin pek çoğu bu oyunda. Bir mimarlık harikası bu oyun.

Karma müziğini övmek için yazıyorum buraya. Ne süper bir müzik lan o öyle. Oyunu oynayalı yıllar oldu, oyunla ilgili bir şey yazmayacağım o yüzden.

Şeytan icadı bir oyun. Kesinlikle öner(m)iyorum.

Bir NES oyunu için harika içeriklere sahip. Hem dövüş oyunu, hem RPG elementleri var, hem harita keşfi var, yaşayan kasabalar ve mağazalar var ve upgrade'ler de var. Rahat 5 yıldızlık bir oyun olabilecek bir oyunmuş aslında ama tek bir kritik sorunu var; çok grind istiyor. Oyunu sıkıcılaştıracak kadar grind istiyor ve grind yapması zevkli de değil. O zevkimi baltaladı işte.

Son bölüm puan kırmak isteyeceğim kadar çok kötü olsa da; ilk oyuna göre artıları bol olduğu için kırmayacağım.

Beceremiyorum bu serinin move listlerini. Move list'lerini okuyamıyorum da. Yine de oynuyorum nedense.